Kadına Şiddetin Nedenleri Ve Çözüm Yolları Nelerdir?
- Get link
- X
- Other Apps
Kadına Yönelik Şiddet Nedir?
Kadına yönelik şiddet, 1993 yılında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından kabul edilen Kadınlara Yönelik Şiddetin Önlenmesi Bildirgesi'nin birinci maddesine göre; Kamusal ve özel alanda gerçekleşen, kadınların fiziksel, cinsel, duygusal zarar görmesiyle sonuçlanan ya da sonuçlanması olası, her türlü cinsiyet temelli şiddet eylemi veya bu eylemin yapılacağına ilişkin tehdit ya da zorlama ve keyfi olarak özgürlüğün kısıtlanmasıdır. Aynı bildirgenin ikinci maddesinde, bu tanımın ailede ve yakın çevrede olagelen fiziksel, cinsel ve psikolojik şiddeti de kapsayacak fakat bununla kısıtlanmayacak şekilde yorumlanması gerektiğini belirtmektedir.
Kadına yönelik şiddet kadınlara, yalnızca kadın oldukları için uygulanan, cinsiyet eşitliğinin sağlanamamasından kaynaklanan, kadın bireylerin insan haklarını ihlal eden eylemlerdir. Bu ihlaller gelişmekte olan ülkelerde daha sık görülmekle birlikte, kadınlar dünyanın bütün ülkelerinde fiziksel ve psikolojik şiddet tehlikesi altında yaşamaktadır. Almanya'da yılda ortalama 15 bin kadın, şiddet gördüğü gerekçesiyle evini terk ederek, kadın sığınma evlerinde yaşamaya başlamaktadır.
1999 yılında BM Genel Kurulu tarafından 25 Kasım günü Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü olarak belirlenmiştir. İstanbul Sözleşmesi de kadına yönelik şiddeti insan hakkı ihlali ve ayrımcılık türü olarak tanımlayan, bağlayıcı nitelikte ilk uluslararası düzenlemedir.
Kadına Yönelik Şiddetin Çeşitleri Nelerdir?
Kadına yönelik şiddet birkaç geniş kategoriye ayrılabilir. Bunlar, bireylerin yanı sıra devletler tarafından gerçekleştirilen şiddeti de içerir. Bireyler tarafından uygulanan şiddet biçimlerinden bazıları şunlardır: tecavüz, aile içi şiddet, cinsel taciz, asit atma, üremeye zorlama, kız çocuğunu öldürme, doğum öncesi cinsiyet seçimi, doğum sırasında bilinçli olarak zarar verme veya ihmal gösterme, çevrimiçi cinsiyet temelli şiddet ve çete şiddetidir. Namus ya da Töre cinayetleri, çeyiz şiddeti, kadın sünneti, kaçırma yoluyla evlilik ve zorla evlendirme gibi zararlı geleneksel uygulamalar da bu şiddetin içindedir. Savaş sırasında sistematik tecavüz gibi hükümet tarafından işlenebilecek veya göz yumulabilecek şiddet türleri vardır; askeri çatışmalar sırasında cinsel şiddet, cinsel kölelik, zorla kısırlaştırma, zorunlu kürtaj; polis ve yetkili personel tarafından yapılan şiddet türleri ise; taşlama ve coplamadır. Kadın ticareti ve zorla fuhuş gibi pek çok kadına yönelik şiddet biçimi genellikle organize suç şebekeleri tarafından işlenmektedir.
Kadına Yönelik Şiddetin Kanunlarımızdaki Yeri Nedir?
Kasten öldürme MADDE 81- Bir insanı kasten öldüren kişi, müebbet hapis cezası ile cezalandırılır.
İntihara yönlendirme MADDE 84- Başkasını intihara azmettiren, teşvik eden, başkasının intihar kararını kuvvetlendiren ya da başkasının intiharına herhangi bir şekilde yardım eden kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
Kasten yaralama MADDE 86- Kasten başkasının vücuduna acı veren veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
Neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama MADDE 87- Kasten yaralama fiili, mağdurun; a) Duyularından veya organlarından birinin işlevinin sürekli zayıflamasına, b) Konuşmasında sürekli zorluğa, c) Yüzünde sabit ize, d) Yaşamını tehlikeye sokan bir duruma, e) Gebe bir kadına karşı işlenip de çocuğunun vaktinden önce doğmasına, Neden olmuşsa, yukarıdaki maddeye göre belirlenen ceza, bir kat artırılır. Ancak, verilecek ceza, birinci fıkraya giren hallerde üç yıldan, üçüncü fıkraya giren hallerde beş yıldan az olamaz. (2) Kasten yaralama fiili, mağdurun; a) İyileşmesi olanağı bulunmayan bir hastalığa veya bitkisel hayata girmesine, b) Duyularından veya organlarından birinin işlevinin yitirilmesine, c) Konuşma ya da çocuk yapma yeteneklerinin kaybolmasına, d) Yüzünün sürekli değişikliğine, e) Gebe bir kadına karşı işlenip de çocuğunun düşmesine, Neden olmuşsa, yukarıdaki maddeye göre belirlenen ceza, iki kat artırılır. Ancak, verilecek ceza, birinci fıkraya giren hallerde beş yıldan, üçüncü fıkraya giren hallerde sekiz yıldan az olamaz.
Taksirle yaralama MADDE 89- Taksirle başkasının vücuduna acı veren veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan kişi, üç aydan bir yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır.
İşkence MADDE 94- Bir kişiye karşı insan onuruyla bağdaşmayan ve bedensel veya ruhsal yönden acı çekmesine, algılama veya irade yeteneğinin etkilenmesine, aşağılanmasına yol açacak davranışları gerçekleştiren kamu görevlisi hakkında üç yıldan on iki yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
Kısırlaştırma MADDE 101- Bir erkek veya kadını rızası olmaksızın kısırlaştıran kimse, üç yıldan altı yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Fiil, kısırlaştırma işlemi yapma yetkisi olmayan bir kimse tarafından yapılırsa, ceza üçte bir oranında artırılır.
Türkiye'de Kadına Şiddet
2016-2020 yılları arasında toplam 6 bin 21 kişi ile yapılan anket çalışmalarının kapsamlı bir değerlendirmesiyle birlikte açıklanan sonuçlar, Türkiye'de kadın algısına dair çarpıcı veriler ortaya koyuyor.
Türkiye genelinde kadınların toplum içinde yaşadığı en büyük sorun yüzde 66 ile "şiddet" oldu. Geçen yıl yüzde 60 olan bu oranın, yüzde 6 artması dikkati çekiyor. Erkeklerin yüzde 63'ü de kadının yaşadığı en büyük sorunu şiddet olarak yanıtladı.
Araştırma, boşanma ve şiddet ilişkisine dair de çarpıcı veriler içeriyor. "Aile içi şiddet boşanma için yeterli bir sebeptir" diyenlerin oranı 2019'da yüzde 74 iken, bu oran 2020 yılında yüzde 79'a yükseldi.
"Bir erkek, ailesinin dirlik ve düzeni için zaman zaman şiddete başvurabilir" diyenlerin oranı ise 2016'da yüzde 14 seviyesinde iken 2020 yılına gelindiğinde yüzde 4'e geriledi. Bir diğer sonuç ise ailenin devamı için şiddetin görmezden gelinebileceğine dair. 2016'da katılımcıların yüzde 18'i bu düşünceye sahipken, 2020'de bu düşünceye katılanların oranı yüzde 8'e düştü.
Araştırmaya katılan erkeklerin sadece yüzde 3'ü diplomasız iken, bu sayı kadınlar arasında yüzde 8'e çıkıyor. Eğitim sistemine girebilen kadınların çoğunluğu (yüzde 46'sı) ilk 8 yıllık eğitimi alırken, kadın-erkek farkı lise seviyesinde belirginleşiyor. Lise mezunu kadın oranı yüzde 30 iken bu oran erkeklerde yüzde 36 oranında gözüküyor.
Araştırmaya göre annenin çalışmasının çocuk üstünde olumlu etkisi olduğu görüşüne katılım, kadınlar arasında erkeklere kıyasla daha güçlü. Ev dışında çalışan annelerin çocuklarına üretken ve dolu bir hayat kurmalarında rol modeli olduğunu düşünen kadınların oranı yüzde 64, erkeklerin ise yüzde 54 olması dikkati çekiyor. Araştırmaya göre annesi çalışan çocukların daha özgüvenli olduğuna ve kendi ayakları üzerinde durabildiğine inananların sayısı artış gösteriyor. Bu oran kadınlarda yüzde 63, erkekler de ise yüzde 50 oranında seyrediyor.
Kadınların iş yaşamında karşılaştığı zorlukları da ortaya koyan araştırmada, ankete katılan 3 bin 92 kadının 1424'ü, yani yüzde 46'sı bugüne dek hiç çalışmadığını beyan ediyor. Çalışmayı bırakan kadınların yüzde 44'ü, aile izni veya bakım sorumluluklarına destek verilmemesi, yüzde 13'ü ise işten atılma veya güvenli çalışma ortamı sağlanmaması sebebiyle işi bıraktıklarını belirtiyor.
Kadına Şiddetin Nedenleri
Pek çok neden sayılabilir. Ama en temel neden eşitsizlik, ayrımcılık denebilir. Kadınların hayatın her alanında erkek karşısında ikincil konumda görülmesi ayrımcılık, eşitsizliktir ve hem ayrımcılıktan kaynaklanırken hem de ayrımcılığı güçlendirir.
Birleşmiş Milletler şiddetin nedenleri şu başlıklar altında değerlendiriyor:
- Tarihsel olarak eşitsiz güç ilişkileri: Yüzyıllardır süre gelen ve erkekleri kadınlardan üstün konumda tutan politik, ekonomik ve sosyal süreçler.
- Kadın cinselliğinin kontrolü: Birçok toplum şiddeti, kadın cinselliğini kontrol etmek için kullanır ve birçok toplumda, şiddet, kültürel normları çiğneyecek bir şekilde cinsel davranışlarını, tutumlarını ve tercihlerini açıkça yaşayan kadınları cezalandırmak için kullanır.
- Kültürel ideoloji: Kültür, toplumsal cinsiyet rollerini ve gelenekleri tanımlar, kadınları kültürel olarak kendilerine atfedilen rolleri reddettiklerinde gelenek ve din, kadına yönelik şiddeti meşrulaştırmak için kullanılır.
- Mahremiyet öğretileri: Birçok toplumda yaygın olan kadına yönelik şiddetin özel bir mesele olduğu görüşü kadına yönelik şiddeti engellemede çok önemli bir engel taşır.
- Uyuşmazlık çözümü modelleri: Savaş halinde olan veya militarize olmuş bölgelerde, aile içinde kadına yönelik şiddet ile yaşanan diğer şiddet türlerinin birbiriyle ilişkili olduğu ortaya çıkmıştır. Güvensizliğin artması genellikle eve yansır ve aile içi şiddeti tetikler. Ayrıca, dikkatler ‘tarafların’ savaşında olduğu için kadınların yaşadığı şiddet görünmez olur ve önemsiz kılınır. Ayrıca, kadına yönelik şiddet resmi bir savaş taktiği olarak sıklıkla kullanılır.
- Devletin eylemsizliği: Kadına yönelik şiddeti önlemek veya sona erdirmek konusunda devletin ihmalkarlığı toplumda kadına yönelik şiddeti maruz görme, meşrulaştırma, hoş görme ortamını artırır. İnsan ilişkilerindeki sorunlar, stres, depresyon, işsizlik, alkol ve uyuşturucu kullanımı gibi faktörler de kadına yönelik şiddetin artmasına neden olabilir. Ama bunlar şiddetin temel nedenleri değil ve şiddeti gerekçelendiremez, mazur görülmesine neden olamaz.
Kadına Şiddet Nasıl Önlenebilir?
1. Türkiye yasa yapım ve uygulama süreçlerinde kadınlar, Sözleşme hükümlerine uygun olarak, ailenin bir parçası gibi değil özerk bireyler olarak görülmeli, kadınların aile içerisindeki haklarının korunması ve şiddetin ortadan kaldırılması için gereken adımları ivedilikle atmalıdır.
2. Türkiye on yıllardır kadına yönelik şiddet ile mücadele konusunda deneyimi olan bağımsız kadın hareketini dışlamaktan, görmezden gelmekten ve üzerlerinde baskı oluşturmaktan vazgeçmelidir. Sivil Devlet Kuruluşu (GONGO) anlayışından vazgeçilmeli, bağımsız kadın örgütleri ile iletişim ve iş birliği kanalları eski haline getirilmelidir.
3. Toplumsal cinsiyet, yaş, sağlık durumu, azınlık olma durumu, engellilik, göçmen ya da sığınmacı olma, cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği Anayasa’nın 10. maddesine ayrımcılık yapılamayacak koşullar olarak açık bir şekilde eklenmelidir.
4. Üst düzey siyasetçilerin söylemlerinin tüm devlet mekanizmasına yansıdığı unutulmamalı, hem üst düzey yetkililerin söylemlerinin hem de devletin tüm
yetkililerinin söylem ve icraatlarının Sözleşme’nin hükümlerine uygun olması için gerekli çalışmalar yapılmalıdır. Kadına yönelik şiddeti önlemek ve gereken toplumsal dönüşümü sağlamak için, kadın ve erkeğin ayrıştırıldığı, kadınlığın aşağılandığı söylemlerden vazgeçmelidir.
5. Kadına yönelik şiddetin kaynağının toplumsal cinsiyet eşitsizliği olduğu bilgisinden yola çıkılarak, kadına yönelik şiddetle mücadele mekanizmaları toplumsal cinsiyete duyarlı bir bakış açısı ile tanımlanmalıdır. Kadına yönelik şiddetin çoğunlukla aile ve aile gibi yakın ilişkilerin içinde üretildiği bilgisini yok saymadan, aile kavramına karşı gerçekçi ve eleştirel bir tutum geliştirilmelidir. Çalışmanın merkezine muhafazakâr ve dini değerlerin yaygınlaştırılması değil, kadınların insan haklarından eşit bir biçimde yararlanabilmesi ve güçlenerek bağımsız bir hayata kavuşması amacı koyulmalıdır. Devletin kadına yönelik şiddet ile mücadelede bu prensipleri benimsemesi, bu doğrultuda bütüncül politikalar geliştirmesi gerekmektedir.
6. 2012-2015 eylem planı kapsamındaki faaliyetlerin nasıl sonuçlandığı, hangi hedeflere ulaşılıp hangilerine ulaşılmadığı ile ilgili bilgiler paylaşılmalı, eylem planı dahilinde çalışmaların nasıl bir yöntemle yürütüldüğü, hangi kamu kurumları ve sivil toplum örgütlerinin sürece dahil edildiğine dair sonuç raporu kamuyla acilen paylaşılmalıdır.
7. Hükümetin, kadın haklarını ve insan haklarını açıkça ihlal eden Boşanma Komisyonu ve raporu gibi komisyon toplantıları ve raporları oluşturmayı bırakarak, kadına yönelik şiddet ile mücadelede üstüne düşen görevleri İstanbul Sözleşmesi’nin getirdiği yükümlülüklerle uyumlu olarak bir an evvel hayata geçirmeye başlaması gerekmektedir.
8. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın bütçesinin kayda değer bölümü sosyal yardımlara aktarılmaktadır. Bu mevcut durum değiştirilerek, kadına yönelik şiddeti ortadan kaldırmaya yönelik uzun vadeli çalışmalara ve şiddete maruz bırakılan kadın ve çocukların hayatlarını iyileştirmeye yönelik genel ve uzman destek hizmetlerine aktarılan finansal kaynakların payı önemli ölçüde arttırılmalıdır. Toplumsal cinsiyete duyarlı bütçe sistemine geçilmeli; kaynaklar toplumsal cinsiyete duyarlı bir şekilde dağıtılmalı, bunun için de ihtiyaçlar belirlenirken kapsayıcı ve katılımcı bir yaklaşım benimsenmelidir.
Benim Bu Konu Hakkındaki Düşüncelerim
Her şeyden önce toplumu oluşturan yapı taşları kadınlar ve erkeklerdir yani birbirimizden hiçbir farkımız olmadığı gibi birbirimize çoğu alanda ihtiyaç duyarız. İster kadın olsun ister erkek bir insana asla şiddet göstermememiz gerekiyor çünkü şiddetle problemleri çözemeyeceğimiz gibi daha fazla problem yaratmış oluruz. Her şeyin başı eğitimdir; çevreyi kirletmek olsun, insanlara saygı duymak olsun, kadına şiddet olsun bütün bu problemleri engellemek istiyorsak ileri düzey matematik, fen veya din dersinden önce bizlere bu tür eksik konularda eğitim verilmesi gerekiyor. Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü'nün (OECD) verilerine göre kadına yönelik şiddette birinciyiz. OECD'nin 2019 Tek Bakışta Toplum 2019 araştırmasına göre, örgütün 36 üyesi arasında ömürlerinde en az bir kez eşinden fiziksel veya duygusal şiddet gören kadın oranının en yüksek olduğu ülke yüzde 38 ile Türkiye. Türkiye'nin hemen ardından yüzde 36 ile ABD geliyor. Yeni Zelanda yüzde 35 ile üçüncü sırada. OECD ortalaması ise yüzde 21.6.
- Get link
- X
- Other Apps
Comments
Post a Comment