Eğitim Sisteminin Sorunları Nelerdir Ve Bu Sorunları Düzeltmek İçin Neler Yapmamız Gerekir?
- Get link
- X
- Other Apps
Eğitimin Amacı Nedir?
Eğitimin amacı, insanın kendini gerçekleştirmesidir. Çünkü, insanın eğitim ve sahip olduğu özelliklerle inşa edebileceği en önemli şey kendisidir. Eğitim, bir çok alandan etkilediği gibi aynı zamanda bir çok alanı da etkileyen bir bilimdir. Eğitim, dini geleneklerden, kültürel değerlerden, psikolojik araştırmalardan, ideolojilerden, zamandan, kültür antropolojisinden, ekonomiden, siyasal yapıdan, toplumsal yapıdan ve eğitim politikalarından etkilendiği gibi aynı zamanda da bu alanları etkileyen ve yön veren bir tarzdadır. Bu durumda eğitimin ne kadar önemli olduğunu göz önünde bulundurduğumuzda eğitimin nihai amacının ne olduğunu da göz önünde bulundurmak gerekir. Aslında eğitim, düşünmeyi bilen, doğru bilgiye hızla ulaşabilen, öğrenen ve öğrenmeyi öğrenen, insan olma durumunu koruyan, insanı ve emeği yok saymayan, özgür girişimi destekleyen kişiler yetiştirme amacındadır.
Pisa Testi Nedir?
Öğrencilerin okulda öğrendikleri bilgi ve becerileri günlük yaşamda kullanma becerisini ölçmektir. Ayrıca gençlerimizi daha iyi tanımak; onların öğrenme isteklerini, derslerdeki performanslarını ve öğrenme ortamları ile ilgili tercihlerini daha açık bir biçimde ortaya koymaktır.
PISA Testi projesiyle, ilköğretimi bitirip ortaöğretime devam eden 15 yaş grubundaki çocukların, matematik okuryazarlığı, fen bilimleri okuryazarlığı,
finansal okuryazarlık ve okuma becerilerini ölçmek hedeflenmektedir.
Ayrıca öğrencilerin motivasyonları, kendileri hakkındaki görüşleri, öğrenme biçimleri, okul ortamları ve aileleri ile ilgili veriler toplanmaktadır. Bu kapsamda “okuryazarlık” kavramı, öğrencinin bilgi ve potansiyelini geliştirip, topluma daha etkili bir şekilde katılmasını ve katkıda bulunmasını sağlamak için yazılı kaynakları bulma, kullanma, kabul etme ve değerlendirmesi olarak tanımlanmaktadır.
PISA eğitim araştırması, OECD Eğitim Direktörlüğü’ne bağlı olan PISA Yönetim Kurulu tarafından yürütülmektedir. Yani bu eğitim araştırmasında anketlerin ve testlerin geliştirilmesi, analizlerin yapılması, uluslararası raporun hazırlanması gibi süreçler PISA Yönetim Kurulu gözetiminde yapılmaktadır.
Genellikle 15 yaş grubu öğrencilerin bulunduğu okullar (Fen Liseleri, Ortaokul, Anadolu Liseleri, Sosyal Bilimler Lisesi, Anadolu İmam Hatip, Anadolu Güzel Sanatlar Lisesi, Spor Lisesi, Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi ve Çok Programlı Anadolu Liseleri) PISA sınavına katılabilmektedir.
Türk Eğitim Sistemi
Türk eğitim sistemi 12 yıllık zorunlu kademeli eğitim olarak üç kademeye ayrılmıştır. Birinci kademe dört yıl süreli ilkokul (1. 2. 3. ve 4. sınıf), ikinci kademe dört yıl süreli ortaokul (5. 6. 7. ve 8. sınıf) ve üçüncü kademe dört yıl süreli lise (9. 10. 11. ve 12. sınıf) olarak düzenlenmiştir.
Uzmanlara Göre Türk Eğitim Sistemi
Mahmut Âdem (1993: 59) Atatürk'ün nasıl bir Türk eğitim sistemi istediği sorusuna şu yanıtı vermektedir: "Atatürk eğitimin ulusal, bilimsel, uygulamalı, karma ve laik olmasını istiyordu." Ancak, yine Âdem'e göre Atatürk döneminde eğitim sistemini yöneten üç temel ilke bugün amacından saptırılmış durumdadır. Bu sapmalar eğitimde fırsat ve olanak eşitliğinin olmaması, eğitim-insangücü-istihdam dengesinin kurulmaması, laiklik ilkesinin ihlal edilmesidir.
Turhan Oğuzkan (1991: 350) da okulları bitirenlerin Cumhuriyet'in dayandığı değerler sistemini özümleyip özümlemediklerini sormaktadır. Oğuzkan'a göre de, "Okullarımızda, anlar anlamaz, sadece kalıplaşmış resmi değerler tekrarlanmakta; farklılık, yaratıcılık kabul görmemekte; bilimsel düşüncenin temelini oluşturan kuşkuya, sorgulamaya, eleştirmeye pek az yer verilmektedir." Eğitim politikalarının başarısızlığına yol açan, başka bir değişle, hedeflenen insanın yetiştirilmesine engel olan etkenler eğitim sisteminin içinde 10 saklıdır. Eğitim sisteminin temel özellikleri ile yetiştirilmek istenen insanın özellikleri birbirini tutmamaktadır. Söz gelimi, Milli Eğitim Temel Kanunu'nun (1973) amaçladığı kişilik ile okullarda benimsetilen kişilik özelliklerinin çakıştığını söylemek olanaksızdır. Yasa ulusal eğitimin genel amacını şöyle tanımlamaktadır: "Beden, zihin, ruh ve duygu bakımlarından dengeli ve sağlıklı şekilde gelişmiş bir kişiliğe ve karaktere, hür ve bilimsel düşünme gücüne, geniş bir dünya görüşüne sahip, insan haklarına saygılı, kişilik ve teşebbüse değer veren, topluma karşı sorumluluk duyan, yapıcı, yaratıcı ve verimli kişiler... yetiştirmek" (Madde 2). Oysa sistemin özellikleri incelendiğinde böyle kişiler yetiştirmeye uygun olmadığı görülmektedir.
Süleyman Ç. Özoğlu (1986) Türk eğitim sisteminin temel özellikleri olarak şunları saymaktadır: Merkeziyetçi, yetkici, aşırı ölçüde disiplinci, geliştirici olmaktan çok eleyici; aktarmacı; toplumun gereksinmelerinden uzak: bilimsel gelişmeleri izlemeyen; geçici politikalarla işletilen; okulda uzmanlaşmaya yer vermeyen, öğretmenliği esas alan; nüfus patlamasının etkisinden kurtulamamış, ulusal gelirden gitgide daha az pay alan bir sistem. Özoğlu, sistemin bu özelliklerinin okuldaki uygulamalara şöyle yansıdığını saptamaktadır: Katılımın en alt düzeyde olması, yalnız başarıyı değerlendirmesi, başarısızlığı yargılaması, başarısız saydığı öğrenciyi sistemin dışına atması; öğretmen, kitap, karatahta, aktarma, özetleme, ödev, sınav, not öğelerine önem vermesi vb.
Şeyda özil (1993) de ülkemizde yürürlükte olan eğitim sistemini "konu odaklı" bir sistem olarak nitelemektedir. Öğretilen konuya öncelik veren bu yaklaşımda bilgiler sınav vermek, sınıf geçmek için ezberlenir, kişiliğe mal edilmeden unutulur. Öte yandan, bu bilgileri aktaran öğretmenin düşünceleri de mutlak dogmlar olarak benimsenir, tartışılmaz, eleştirilmez. Daha önce de belirtildiği gibi, geleneksel eğitim sistemlerinin önemli bir özelliği bütün değişim planlarını, girişimlerini, çabalarını yutması, dönüştürmesi, yok etmesidir. Türk eğitim sisteminde bunun en tipik örneği "rehberlik" çalışmaları konusundadır. "Rehberlik dersi" ve "Rehber öğretmen" uygulamaları, yeni bir öğenin sisteme girerken çağdaş anlamını yitirip geleneksel yapıya boyun eğmesinin kanıtlarıdır. Böylece, çağdaş gelişmeler ve toplumsal gereksinmeler bir takım reform planlarında yer alsa bile sınıfa yansımamakta, öğrenciye ulaşmamaktadır. Öyleyse, Özoğlu'nun (1979) dediği gibi, eğitimin aktarma, geliştirme, yaratma işlevleri konusunda istenebilecek bütün yeniliklerin "sınıfta öğrenci-öğretmen ilişkisinde nasıl ortaya çıkacağı" sistemin en önemli sorunudur. Çağın gereklerinin ve toplumun dileklerinin okula yansımamasının en önemli doğurgusu da, okulun çağın gerisinde kalması ve toplumun gereksinmelerini giderememesi olmaktadır. Eğitim sisteminin ve okulun çağın ve toplumun gerisinde kalışının en belirgin tanıkları da okul kitaplarıdır.
Eğitim Sistemimizi Düzeltmek İçin Neler Yapmamız Gerekiyor?
Atatürk Dönemi halkçı eğitim uygulamaları örnek alınarak, halkın gerçek öğrenme gereksinmelerini karşılayıcı yaşam boyu halk eğitimine geçilmelidir. Atatürk Döneminin Millet Mektebi, Halkevi, Gezici Köy Kursu, Köy Enstitüsü gibi halk eğitimi uygulamaları dünyaya örnek olmuştur. Millet Mektebi, dünyanın tanık olduğu en geniş kapsamlı bilinçlendirme eylemi olarak eğitim bilimi literatüründe yerini almıştır. Bugünkü eğitim sorunlarımızın çözümünde deneyim birikimimizden ve bilişim teknolojisinden daha iyi yararlanıp, yeniden başarmak mümkündür.
Eğitimde Önceliklerimiz:
-Kırsalda köyde/ kentselde gecekondu semtlerinde yaşayan yoksul kız çocuğu ve kadın eğitimi en önceliklidir.
-Aile planlaması eğitimi.
-Çocuk hakları eğitimi.
-İşsiz gençlere mesleki-teknik beceri eğitimi ve işe yerleştirme.
-Eğitim birlik-bütünlüğünün Tevhid-i Tedrisat Kanununa göre yeniden sağlanması.
-Örgün eğitim yanında kitle iletişim araçlarıyla, gerçek ivedi çözümler için halk eğitimi uygulanması.
- Get link
- X
- Other Apps
Comments
Post a Comment